9 Nisan 2013 Salı

'Her Şeyin Güzel Olma Nedenleri' Üzerine


her duyduğum ölüm kamburum
olurdu. sonsuz gökleri sarsardı yağmur
ellerinde kir birikmiş günahkar bir kadın
beyaz bir çarşafı gererdi bahçesinde

(notre dame'ın küskünü)


Bülent Şanlı: Bu şiirlerin bir evi var, dönüp dolaşıp sığındıkları. Atların, avluların, rüzgârın, göğün ve ayrılığın yanıbaşında bir ev. - Deyişi şiire varıncaya dek ince duyarlıklarla örmek. Bunun ardında kazanım ve yitirmelerin doğurduğu çığlığın yansısı, yaşanmışlıklarla bezeli bir zaman dilimi var, ' ağlayınca boşluk oluyor, gidince yokluk'.Şiirlerin yazılma sürecinde neler yaşarsınız. Hangi 'şey'ler o düşsel yazı odasında size eşlik eder?

Serkan Türk: Çocukluk dönemlerimde her yıl çıkan ajandalardan edinmeye özen gösterirdim. Her günün karşısına mutlaka yazılacak birkaç cümle. Sonraki dönemlerde günü gününe olmasa da haftada bir, ayda iki kere yazmaya özen gösterir olduğumu anımsıyorum. Sürekli yazma alışkanlığı kazandıktan sonra bu gün kavramı değişti tabii. Yazabildiğim her anın öncesinde çok büyük sessizlikler ya da büyük gürültüler gelir yakalar beni. Penceremin dışındakini, odamı, bahçemi, uzaklardaki dağların fısıltılarını duymaya çalışırım. Sanki içimdekine bir şey söylemek ister her biri. Giderek duyumsadığım o uğultu dinlediğim müziğin de etkisiyle sözcüklere, mısralara dönüşür. Bittiğini düşündüğüm bir metnin, şiirin sonrasında inanılmaz bir gönül rahatlığı yaşarım. Kendimi üzerek, kanatarak, kışkırtarak ve bilmediklerimi keşfettirerek yaşamayı öğretiyor bana yazın odası.

'' Mutluluk bir çeşit dengesizlik işi… ''


Bülent Şanlı: Bir şeyleri söylememek, o boşluğun imlediği aslında söylenilmeyenin bahsini açmıyor mu dolaylı olarak. Her Şeyin Güzel Olma Nedenleri'nde yazıya geçmeyen ama suskuda ifade bulan coşkular, kırıklıklar yok mu? Bunlardan bahsedebilir misiniz?

Serkan Türk.: ‘Zaman acı yontucum’ derken sanırım tam bunu demeye çalışmıştım. Yaşam deneyimlerimiz bizi diğerlerine karşı hazırlar. Nerden, nasıl yaralanacağımızı biliriz. Bilinçli olarak bazen izin verdiğimiz de olur kanatılmaya. Yalnız bir şeyi kendimize yön seçer ve seçtiğimiz yöne doğru koşarız. Düştüğümüz de olur, her şey güzel giderken vazgeçmişliğimiz de. Mutluluk bir çeşit dengesizlik işi… Tam olarak yakalamanın mümkün olmadığını anladığınız anda size doğru gelmeyen şeyleri yapar bulabiliyorsunuz kendinizi. ‘allah biliyor gönlümüz bazen şen/bulduğumuza şükrediyorum birbirimizi’ dedirten gerçekte böyle bir şey. ‘ah yalnız tanrım, sana da dokunuyor mu/benim tek başınalığım’ ı söyleten de. Kitabın büyük bölümü iki mevsimde yazıldı. Elbette yaz’ın ve güz’ün seslerinin daha çok sindiği bir kitap oldu. Kapaktaki şeytan tüyü çiçeğinin seçilmesi de bir şeyi imliyor. Gerçekleşemeyen dileklerimizi benimser olduk.

Bülent Şanlı: Birçok yazarın yazın yaşamında ürünlerinin şiir, öykü ve roman sırası dikkat çekmiştir.'Şiirle başlanılmış sonrasında öykü ve en nihayetinde romana ulaşılmış' mıdır? İki öykü kitabınızın olduğunu da göz önüne alırsak sizin yazma serüveninizde türler arası kurduğunuz diyalog ve yazma ediminizi yönlendiren savlar nelerdir?

Serkan Türk: Esas olan yazabilmek olsa gerek. Şiirle bağım öyküden daha eski. Zaman zaman insan iyi arkadaşlarını kaybedebiliyor ya da nedensiz uzaklaşabiliyor. Belli aralardan sonra yeniden yan yana geldiklerinde her şeyin aynı kaldığını, devam edebildiğini görüyor. Benim düz yazıya yakınlığımdan sonra şiirle yeniden buluşmamı bu arkadaşlığa benzetiyorum. Aradan ne kadar süre geçerse geçsin hep aynı dosttan bahsetmekten haz alır gibi şiirim yazılarımın içinde oldu. Şiirime de öyküsel ifadeler yerleştirmeyi belki bu yüzden seviyorum. Büyülü olan sözcükler ve söylenebiliyor olmaları. Ben romana ulaşır mıyım, şimdilik kuşkularım var. Biraz daha şiir ve öyküyle devam edecek serüven.

''Hiçbir şair yüzüstü bırakmadı beni.''

Bülent Şanlı: Her Şeyin Güzel Olma Nedenleri ”' nde Meriç'in Suyu adlı bir şiiriniz de var. Edirne sizin için özel bir şehir olmalı.

Serkan Türk.: Bazı kentlere hiç gitmeseniz de o kentin sizin belleğinizde başka türlü bir yeri olabiliyor. Duyduklarınız, okuduklarınız ve dinlediklerinizle oluşan bu fikir size farklı kapılar açabiliyor. Seksenli yılların sonunda ülkemize bir şekilde kaçak yollarla girmeye çalışan insan hikâyelerini, suyun fazlasının nasıl bizi acılara boğduğuna dair haberleri duyarak, yaşadığım kentten kilometrelerce ötede bu kentle bir bağ kurduğumu hissettim. Sonra bir gece ansızın kendini yazdırdı şiir. Tunca’yı, Meriç’i yalnız o zaman haber bülteninde görmüşlüğüm vardı. Edirne’yi sonraki yıllarda görme fırsatını yakaladığımda daha iyi anladım nedenini. Meriç’i akıp gittiği nehir yatağı, çevresindeki o büyük ağaçlar ve üzerindeki gökyüzü tanıdıktı benim için. Nehrin üzerindeki köprüde durup yeniden soluklanma şansım olsun istiyorum.

Bülent Şanlı:  ''Yazarlardan çok şairlerden beslendiğim doğru. Bir dizenin sizi alıp götürdüğü yer bir öyküye sığamayacak kadar geniş olabiliyor. Şairlerim, sözcükleri paylaştığım akrabalarım hepsi. Ruh akrabalığımız yıllardır sürüyor. Büyükbabam sigarası için ‘tek arkadaşım’ derdi. Hiçbir şair yüzüstü bırakmadı beni.'' demişsiniz bir röportajınızda. 'Her Şeyin Güzel Olma Nedenleri'nde Gülten Akın, Ahmet Oktay, Haydar Ergülen, Birhan Keskin, gibi şairlerden alıntılar yapmışsınız. Şiirinize yön veren, sizde sarsıcı bir etki bırakmış şiirler şairler söyleyebilir misiniz?

Serkan Türk: Bahsettiğiniz şairlere ilave birkaç isim verebilirim. İlhan Berk, Hilmi Yavuz, Kenan Sarıalioğlu, Behçet Aysan, Çiğdem Sezer, İbrahim Tenekeci, Derya Önder gibi. Farklı şiir anlayışlarına sahip bu şairlerin benim duygu ve düşünce dünyama yansıma biçimini tam olarak kestiremesem bile, her şair yeni gözler demek benim için. Ve edindiğim yeni gözlerle soluk alan çalıyı, taşın sesini, güneşin sevecenliğini duyumsayabiliyorum. Bu da az şey değil sanırım.


Bülent Şanlı:  Son olarak 'Düş' okurlarına neler söylemek istersiniz ?

Serkan Türk.: Şiir okumak için yalnız aşık olmak gerekmez. Günde vitamin niyetine bir şiir bütün uyuşmuş yerlerinizi fark etmenize yeterli gelir. Ülkemizde olup bitenleri anlayabilmek için birbirimize bakmayı başarmamız gerekiyor. Bunu yapabilirsek kolaylaşacak başkalarına sarılmamız, bir arada yaşamamız. 

Düş Fanzin Söyleşisi-Bülent Şanlı

4 Nisan 2013 Perşembe

ADA DERGİSİ KARADENİZ EDEBİYAT BULUŞMALARI-3


ADA DERGİSİ KARADENİZ EDEBİYAT BULUŞMALARI-3
Ada Dergisi ve Türkiye Yazarlar Birliği Trabzon Şubesinin birlikte organize ettiği Karadeniz Edebiyat Buluşmaları'nın 3.sünde Serkan Türk bu defa genç kuşağın iki önemli romancısı Güray Süngü ve Işık Yanar'ı konuk ediyor.
Oğuz Atay Roman Ödülü ve Türkiye Yazarlar Birliği Roman ödülünü kazanan Güray Süngü, Son romanı Taşra Şairi ile dikkatleri üzerine çeken Işık Yanar yazma deneyimlerini ve merak edilen soruları yanıtlıyor.
Trabzon Sanayici ve Girişimci İş adamları Derneği (TSGİAD) ve TÖMER Dil Merkezi Trabzon Şubesi ve Teorem Sanat Merkezinin katkı sunduğu Karadeniz Edebiyat Buluşmaları'nın program günü ve saatleri şöyle:
5 Nisan Cuma günü KTÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü 17:00-19:00 arasında, 6 Nisan Cumartesi önce Teorem Sanat Merkezinde resim bölümü öğrencileri ile 13:00-14:00 arası özel bir söyleşi gerçekleştirecek olan yazarlar son olarak aynı gün Trabzon Sanavevi’nde Salon Garaj’da 17:00-19:00 saatleri arasında Karadeniz Edebiyat Buluşmalarında kapsamında okurlarla buluşacak ve ardından kitaplarını imzalayacaklar.
Ada dergisi editörü Serkan Türk’ün sunduğu program kapsamında geçtiğimiz aylarda Mehmet Yaşın ve Yavuz Ekinci’de Trabzon’da okurlarla buluşmuştu.

Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG

Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...