gece yeni bir ölüyü saklıyor
benim için
kâğıtlar birikiyor ayakları
sallanan masasında
bir uç beyi fırçasıyla yeniden
ürüyor şiirde
sarı bir gece lambası yanıyor
kalemlerin üzerine düşüyor
gölgesi
boynuna dolanan o kış atkısı
ve sesleri kartoplarının
duruyor kitaplarının arasında
çiçekli minderi koltuğuna
yapışmış
bekliyor kemikli gövdesini
gövdesi
kaç yıl aynı ten yapışmış
ruhuna da uçuvermiş o kırmızılar
yalnız narlar açılmış bir
boşlukta tanrı’ya
elleri habersiz bundan
ay belli belirsiz örtüyordu
örümcek ağlarını
kimi hışırtı dedi gelip geçene
kimi ninni sandı duyduğu
sesleri
uzun bir karartı avluya
düşüyor ve dallara söylüyor gittiğini
öğleyin kuşlar duyuyor
yapraklardan
bizlerde böyle yaşayıp
gidiyorduk
hepsi bu
masasının yanında duran
kavanoza boya kalemleri değil de
şekerler doldurmak istiyor
verilmek üzere çocukların avucuna.
Serkan
Türk
içimiz çölse biri geçmiştir kitabından.