18 Temmuz 2011 Pazartesi

Yeni Kitabım Güneşli Bayır


"Trabzon’dur Yolumuz… ...Bir kentin yolunu, tarihini, coğrafyasını, denizini, toplumsal hayatını, geçirdiği değişimleri, insan tiplerini, atmosferini, doğal güzelliklerini, unutulan değerlerini, müziğini, çocuk oyunlarını, yeme içme kültürünü, gecesini gündüzünü, yazını kışını, folklorunu, eğlence hayatını, daha bin türlü özelliğini, herkes kendince görür. Tarihçi başka, coğrafyacı başka, turizmci başka, asker başka, öğretmen bambaşka bir gözle görür ve kendi bakış açısıyla yazmak ister. Ama bir yazar-edebiyatçı, kendince bir duyarlıkla yaklaşır kentine. Çevresine gönül gözüyle bakar. Kendisini değişik insanların yerine koyar, onların yüreğiyle de hissetmeye çalışır, öylece yazar… Yazar yazdığı zaman, birçok kimse o yazıda kendi duygularını, düşünüp de söyleyemediklerini bulur. Kendisinden önce yazılmış olanları da anımsamak ister… Bu düşünceden yola çıkarak, Trabzon’un yirmi iki edebiyatçı yazarı, yine Trabzon’un yirmi iki semtini kaleme aldı. Okurla aynı zamanda buluşan bu yirmi iki kitaplık dizi hem bir ilk olması hem de Trabzon’un son elli yılına tanıklık etmesi ve yazarlarının kente kolektif bir armağanı olması açısından yüksek değer taşımaktadır."


Uzun seneler boyunca başka kentlerde yaşamını sürdürmüş kişiler için, doğdukları, yaşamlarının belli bölümlerini geçirdikleri mekânların büyülü bir yanı vardır. Onlarca yıl sonra size o günleri anlatırken öyle ayrıntılar verirler ki siz o anlatılan yerleri daha önce görmüş olmanıza karşın hiç görmemiş gibi hissedersiniz. Badanaları iyice dökülmüş bir ev, onun on metre uzağında gövdesini iki elinizle saramadığınız bir ağaç değildir anlattığım. Yoldan geçerken bahçesinden yükselen limon çiçeklerinin kokuları arasında kalmış çocukluk koşuşturmaları. Kadınların bir araya toplanarak, ramazan ayı için yufka açarken anlattıkları hikâyeler. Hepsi bu büyülü anların bir parçasıdır. Oysa o anları hafızamızda büyütüp geliştirirken, seneler boyunca korumak için belki özel gayret gösterirken her şey yitmiş gitmiştir. Geri döndüğünüzde sokağınız oradadır. Yine üst geçidi geçtikten sonra köşedeki fırını, solundaki iki kahvehaneyi ve önündeki dut ağacını aynı bulabilirsiniz. Birkaç adım daha attığınızda gördüğünüz manzara sizi şaşkına çevirebileceği gibi yalnızlık duygusuyla tanıştırabilir. Dünya dönmüş, sokağın sakinleri; insanlığın kirlenmiş olması gibi kendi geçmişlerini de kirletmişlerdir.


***

Küçük semtlerde, ilişkilerdeki samimiyeti ortaya koyan hitap şekilleri vardır. Fiziksel özelliklerinizden ya da davranışlarınızdan dolayı size takılmış lakaplar, üzerinize yapışır, seneler geçmesine rağmen unutulmaz. Uzun yılların eskittiği birçok şey varken bu isimler kimliğinizde yazılıymış gibi gerçek isimlerin önüne geçer. Erdoğdu semtinde Buzlu Dere Sokak ve çevresinde öyle isimlerden bahsedilir ki aradan geçen kırk elli sene onların güncelliğini yitirmediğinin kanıtı gibidir. Şişko Hala, Deli Fuat, Muşmul Temel, Hamsici Hemit, Koyuncu Celal ve Kazuk Menşure gibi zamanla çok sayıda lakap türemiştir. Bu insanların hayatlarına baktığınızda filmleri aratmayacak, romanlara konu olacak olaylarla karşılaşırsınız.

Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG

Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...