SERKAN TÜRK'ÜN İKİNCİ ŞİİR KİTABI
"İÇİMİZ ÇÖLSE BİRİ GEÇMİŞTİR"
SERANDER YAYINLARINDAN ÇIKTI.
Çöl ve Kir
bıraktığım, sustuğum, sırt döndüğüm
ne varsa benimle geliyor
içeriye açılan kapılar vardır
orada dururum birinin önünde
bakarım dönecek anahtarlara
kilitlere,
açılacak olana
tuhaf bir belirsizlik çöker akşamla
bir salyangoz yürür yeniden
aynı serin yaprakların arasında
hem ağrısısın içimin
hem istediği şenlik,
döndüm dersin
yakasını düzeltirken gömleğimin
kiriyle karşılaşmış kalbim sevinir
söz edersin tozundan kumundan ayaklarından
içimiz çölse biri geçmiştir
Serkan Türk
29 Kasım 2011 Salı
22 Kasım 2011 Salı
Portekiz
akşamları neye inanırım sanırsın
balkonundan sarkmış bir çocuk başı
görür uzak yıldızları, yalnız ayı
güzellik saçlarının çözülmesi düğümlerinden
yazın tütmeyecek bacalar yapılır çatılara,
akmayacak yağmurdan gözyaşları çalınır
bilirsin her şey geçmişin tekrarı
yaşarsın yüzyıllar önceki mutsuzlukları ondan
aynı alışkanlıkla söylenirsin manava, kasaba
ben iyiye doğru gidiyorum kendi içimde
hepimiz başka karaların artığı
sular çekilir, o kuyular körlüğü insanın
yeni bir bakıştan mutluluk yapalım
terleyen bir kalp çarpıntısı ikimizde
başka kıyılara başka atlaslara bakalım
akşamları neye inanırım sanırsın
sokağından geçmiş kara bir gölge
bilir uzak şehirleri, çalınmış hayatları
burada durmuş söz ederiz Portekiz’den
sana çarpan sesimdeki boşluktan
gidemediğimiz limanlardan
Serkan Türk
balkonundan sarkmış bir çocuk başı
görür uzak yıldızları, yalnız ayı
güzellik saçlarının çözülmesi düğümlerinden
yazın tütmeyecek bacalar yapılır çatılara,
akmayacak yağmurdan gözyaşları çalınır
bilirsin her şey geçmişin tekrarı
yaşarsın yüzyıllar önceki mutsuzlukları ondan
aynı alışkanlıkla söylenirsin manava, kasaba
ben iyiye doğru gidiyorum kendi içimde
hepimiz başka karaların artığı
sular çekilir, o kuyular körlüğü insanın
yeni bir bakıştan mutluluk yapalım
terleyen bir kalp çarpıntısı ikimizde
başka kıyılara başka atlaslara bakalım
akşamları neye inanırım sanırsın
sokağından geçmiş kara bir gölge
bilir uzak şehirleri, çalınmış hayatları
burada durmuş söz ederiz Portekiz’den
sana çarpan sesimdeki boşluktan
gidemediğimiz limanlardan
Serkan Türk
17 Kasım 2011 Perşembe
Güneşli Bayır Üzerine Bir Deneme
Sanatçı Hakan Akçura “Her kentin kendine özgü bir rengi ve ışığı vardır” diyordu gazeteye verdiği röportajında. Bu rengi o kentte yaşayan insanların yansımaları olarak yorumlamıştı ayrıca.
Mavi ve yeşilin kucaklaştığı, dik yamaçların sarıp sarmaladığı, yol boyunca uzanan fındık bahçeleriyle, rüzgârda dans eden mısır tarlaları ve caddelerinden eksilmeyen yağmurlarıyla Trabzon. Bu şehrin 22 semtini, yine kuzeyin yetiştirdiği 22 başarılı Edebiyatçısının kaleminden, o semtin toplumsal hayatını, zaman içinde geçirdiği değişimleri, eğlence hayatlarını, olaylara göre verdikleri tepkileri bir edebiyatçı gözüyle öykü ve anılarından derleyerek hazırladıkları kitapları okuyucularıyla buluşturmuşlardır.
Serkan Türk’te Güneşli Bayır adını verdiği kitabında bu semtlerden biri olan Erdoğdu’ya dair gözlemledikleri ve yaşadıklarını, Yaşama Telaşı/Bir Semte İlk Kez Bakmak/Babamın Sesi/Gülibrişim Ağacı/Gece Yürüyüşü/Eski Zamanda Merdivenli Bir Ev/Bugün Yeni Bir Anı Edindik Kendimize/Lakaplar ve Buzlu Dere Sokağının Sakinleri/Benim Odam ve Kalabalık Düğünler/Güvercinler ve Atmacalar/Pazaryerlerinin Bereketi/Kahvehaneler/Erdoğduspor Kulübü/Kokulu Silgim Gazoz Kapakları ve Diğerleri/Çocukluğumun Oyunları/Erdoğdu Sözlüğü/Bir Alfabe Yaratmak/ve Son söz olarak öykü ve anılarıyla bir şair ve bir yazar kimliğiyle kaleme aldı.
“Asıl zenginliğimiz, geçmiş yılların hafızanızda bıraktığı o hoş kokuyu hala alıyor olmanızdır” diyor kitabının bir paragrafında Serkan Türk. Özellikle çocukluk yıllarımızı anımsadığımızda hangimizin içi titretmez ve gözpınarları dolmaz ki. Yazarın kendi deyimiyle yaşamının üçte birini geçirdiği Erdoğdu Semti ve Kuran Kursu Mahallesi Susam Sokağı, Kuruçeşme'deki Kartopu Sokağı ve şimdi yaşadığı Köseoğlu Caddesinde zaman içinde biriktirdiği öyküleri ile okuyucusunu Erdoğdu sokaklarında hoş bir gezintiye çıkarıyor.
Serkan Türk kitabındaki öykülerinde, 80'li yıllarda “Erdoğdu” için "Çocukluğumda benim için babam demekti" diyerek bu semtin kendisi için çok özel bir yeri olduğunu vurguluyor. Kitabı okurken her öyküde değişik duygu seline kapılmaktan kendinizi alıkoymakta oldukça zorlandığınızı göreceksiniz. Yazara bazen Erdoğdu'nun daracık sokaklarında top koştururken, bazen misketlerin peşinden giderken, bazen pamuk şekeri yerken, bazen de aynı sokaktaki arkadaşları ile topluca dik yokuşları çıkıp okul yolu üzerindeki komşu bahçelerin meyvalarından habersizce aşırırken de rastlayabilirsiniz. Bu sokaklardan geçerken ayrıca yaz ayı ise evlerden çeşitli kızartma kokuları, kış ayları ise dışarıda kar, evlerde genelde içten içe yanan kuzine soba üzerinde maşa ve kızarmış ekmek dilimlerinin kokusu ve beraberinden dışarıya sızan huzuru da duyumsayabilirsiniz.
Her biri birbirinden ilgi çekici ve sürükleyici olan öykülerinde Serkan Türk’e çocukluğundan başlayarak bu günlere gelene dek tanıklık ederken yanı sıra, kentin coğrafi yapısının zorluklarını, zaman içinde sosyal yaşamdaki değişimleri de gözlemleyebilirsiniz. Coğrafi yapının ve yaşamın getirdiği çetin şartlara rağmen şimdilerde mum ışığı ile aradığımız insanlar arasındaki samimi ve sıcak dostluklara da rastlayacaksınız. Her şeye rağmen azmini ve direncini hiç bir zaman yitirmeyen, çabucak kızıp öfkelenen ama kızgınlıkları saman alevi gibi sönen, bunun yanı sıra espirili ve neşeli insan tiplemelerini de tebessümle okuyacaksınız.
Öykü aralarına azda olsa serpiştirdiği şiir dörtlükleri ile Serkan Türk’ün şair kimliğine de rastlayabilirsiniz. Bunlardan biri olan “Geçen Kış” şiiri ile babasının vefatının ardından, babamı bahçeye gömdük geçen kış/en güzel yerlere bakıyor şimdi dedim/tepeleri göstererek arkadaşlarına/öyle birden bire uçtu…… dizeleriyle duygularını okuyucusuyla paylaşıyor.
90. yıllarda çocukluktan gençliğe geçişine, üniversiteye gitse de baba mesleği olan dükkanında geçirdiği yılları, bu arada yaşıtlarının çoğu o dönemlerde popüler olan futbola merak sarsa da, Serkan Türk seçimini yazmaktan yana kullanmış. Şartlar ne olursa olsun yazmaktan hiç vazgeçmeyip bu günlere gelişine de şahit olacaksınız. Ayrıca şehir yaşamındaki değişimler, tek katlı veya iki katlı evlerin yerini apartmanların alması, çok kanallı renkli televizyonların çıkışına, çocukların oyun yeri olan sokakların yerini küçük çocuk parklarının alışı, büyüklerin sohbet yerleri olan küçük semt kahvelerin yerini büyük lokallere bırakmasına ve bununla birlikte gelen sosyal yaşamlardaki değişimleri de gözlemleyebilirsiniz.
Serkan Türk’ün anılarını öyküleştirip okuyucularıyla paylaştığı bu kitabını, kendine has betimlemeleri ve anlatımı ile akıcı bir dille yazmıştır. Keyifle okuyacağınız Güneşli Bayır’daki öyküleriyle Erdoğdu Semti ve sokaklarında kaybolmaya ne dersiniz.
Meral Ulusoy
Mavi ve yeşilin kucaklaştığı, dik yamaçların sarıp sarmaladığı, yol boyunca uzanan fındık bahçeleriyle, rüzgârda dans eden mısır tarlaları ve caddelerinden eksilmeyen yağmurlarıyla Trabzon. Bu şehrin 22 semtini, yine kuzeyin yetiştirdiği 22 başarılı Edebiyatçısının kaleminden, o semtin toplumsal hayatını, zaman içinde geçirdiği değişimleri, eğlence hayatlarını, olaylara göre verdikleri tepkileri bir edebiyatçı gözüyle öykü ve anılarından derleyerek hazırladıkları kitapları okuyucularıyla buluşturmuşlardır.
Serkan Türk’te Güneşli Bayır adını verdiği kitabında bu semtlerden biri olan Erdoğdu’ya dair gözlemledikleri ve yaşadıklarını, Yaşama Telaşı/Bir Semte İlk Kez Bakmak/Babamın Sesi/Gülibrişim Ağacı/Gece Yürüyüşü/Eski Zamanda Merdivenli Bir Ev/Bugün Yeni Bir Anı Edindik Kendimize/Lakaplar ve Buzlu Dere Sokağının Sakinleri/Benim Odam ve Kalabalık Düğünler/Güvercinler ve Atmacalar/Pazaryerlerinin Bereketi/Kahvehaneler/Erdoğduspor Kulübü/Kokulu Silgim Gazoz Kapakları ve Diğerleri/Çocukluğumun Oyunları/Erdoğdu Sözlüğü/Bir Alfabe Yaratmak/ve Son söz olarak öykü ve anılarıyla bir şair ve bir yazar kimliğiyle kaleme aldı.
“Asıl zenginliğimiz, geçmiş yılların hafızanızda bıraktığı o hoş kokuyu hala alıyor olmanızdır” diyor kitabının bir paragrafında Serkan Türk. Özellikle çocukluk yıllarımızı anımsadığımızda hangimizin içi titretmez ve gözpınarları dolmaz ki. Yazarın kendi deyimiyle yaşamının üçte birini geçirdiği Erdoğdu Semti ve Kuran Kursu Mahallesi Susam Sokağı, Kuruçeşme'deki Kartopu Sokağı ve şimdi yaşadığı Köseoğlu Caddesinde zaman içinde biriktirdiği öyküleri ile okuyucusunu Erdoğdu sokaklarında hoş bir gezintiye çıkarıyor.
Serkan Türk kitabındaki öykülerinde, 80'li yıllarda “Erdoğdu” için "Çocukluğumda benim için babam demekti" diyerek bu semtin kendisi için çok özel bir yeri olduğunu vurguluyor. Kitabı okurken her öyküde değişik duygu seline kapılmaktan kendinizi alıkoymakta oldukça zorlandığınızı göreceksiniz. Yazara bazen Erdoğdu'nun daracık sokaklarında top koştururken, bazen misketlerin peşinden giderken, bazen pamuk şekeri yerken, bazen de aynı sokaktaki arkadaşları ile topluca dik yokuşları çıkıp okul yolu üzerindeki komşu bahçelerin meyvalarından habersizce aşırırken de rastlayabilirsiniz. Bu sokaklardan geçerken ayrıca yaz ayı ise evlerden çeşitli kızartma kokuları, kış ayları ise dışarıda kar, evlerde genelde içten içe yanan kuzine soba üzerinde maşa ve kızarmış ekmek dilimlerinin kokusu ve beraberinden dışarıya sızan huzuru da duyumsayabilirsiniz.
Her biri birbirinden ilgi çekici ve sürükleyici olan öykülerinde Serkan Türk’e çocukluğundan başlayarak bu günlere gelene dek tanıklık ederken yanı sıra, kentin coğrafi yapısının zorluklarını, zaman içinde sosyal yaşamdaki değişimleri de gözlemleyebilirsiniz. Coğrafi yapının ve yaşamın getirdiği çetin şartlara rağmen şimdilerde mum ışığı ile aradığımız insanlar arasındaki samimi ve sıcak dostluklara da rastlayacaksınız. Her şeye rağmen azmini ve direncini hiç bir zaman yitirmeyen, çabucak kızıp öfkelenen ama kızgınlıkları saman alevi gibi sönen, bunun yanı sıra espirili ve neşeli insan tiplemelerini de tebessümle okuyacaksınız.
Öykü aralarına azda olsa serpiştirdiği şiir dörtlükleri ile Serkan Türk’ün şair kimliğine de rastlayabilirsiniz. Bunlardan biri olan “Geçen Kış” şiiri ile babasının vefatının ardından, babamı bahçeye gömdük geçen kış/en güzel yerlere bakıyor şimdi dedim/tepeleri göstererek arkadaşlarına/öyle birden bire uçtu…… dizeleriyle duygularını okuyucusuyla paylaşıyor.
90. yıllarda çocukluktan gençliğe geçişine, üniversiteye gitse de baba mesleği olan dükkanında geçirdiği yılları, bu arada yaşıtlarının çoğu o dönemlerde popüler olan futbola merak sarsa da, Serkan Türk seçimini yazmaktan yana kullanmış. Şartlar ne olursa olsun yazmaktan hiç vazgeçmeyip bu günlere gelişine de şahit olacaksınız. Ayrıca şehir yaşamındaki değişimler, tek katlı veya iki katlı evlerin yerini apartmanların alması, çok kanallı renkli televizyonların çıkışına, çocukların oyun yeri olan sokakların yerini küçük çocuk parklarının alışı, büyüklerin sohbet yerleri olan küçük semt kahvelerin yerini büyük lokallere bırakmasına ve bununla birlikte gelen sosyal yaşamlardaki değişimleri de gözlemleyebilirsiniz.
Serkan Türk’ün anılarını öyküleştirip okuyucularıyla paylaştığı bu kitabını, kendine has betimlemeleri ve anlatımı ile akıcı bir dille yazmıştır. Keyifle okuyacağınız Güneşli Bayır’daki öyküleriyle Erdoğdu Semti ve sokaklarında kaybolmaya ne dersiniz.
Meral Ulusoy
1 Kasım 2011 Salı
yeni kitap: içimiz çölse biri geçmiştir.
Çöl ve Kir
bıraktığım, sustuğum, sırt döndüğüm
ne varsa benimle geliyor
içeriye açılan kapılar vardır
orada dururum birinin önünde
bakarım dönecek anahtarlara
kilitlere,
açılacak olana
tuhaf bir belirsizlik çöker akşamla
bir salyangoz yürür yeniden
aynı serin yaprakların arasında
hem ağrısısın içimin
hem istediği şenlik,
döndüm dersin
yakasını düzeltirken gömleğimin
kiriyle karşılaşmış kalbim sevinir
söz edersin tozundan kumundan ayaklarından
içimiz çölse biri geçmiştir
Serkan Türk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG
Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...
-
harun bildiğin tüm yeminleri yaz derler söyle derler güz geride kaldı şimdi kış odun gerek kürek gerek kol kanat bildiğin şeyler, i...
-
Öğretmenlik sıfatımı takındığımda en çok korktuğum şeylerden biri de edebiyattaki istisnalardır. Öyle ki bir anda öğrencinin gözünde yeter...