Kitap Ağacı: Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Serkan Türk: Trabzon doğumluyum. İşletme mezunuyum. 93 yılından beri radyo programcılığı yapıyorum. Arkadaşlarımla birlikte 10 yıldır Ada isimli bir kültür sanat dergisi çıkarıyoruz. Derginin editörlüğünü de üstleniyorum.
K.A.: Kitaplara ilginiz ne zaman başladı?
S.T.: Çocukluk yıllarıma dayanıyor. Henüz daha Adile Naşit’in “iyi uykular kuzularım” dediği zamanlara. Dayımın çok güzel bir kütüphanesi vardı. Dünya edebiyatının klasikleşmiş kitaplarını okuma fırsatını çok küçük yaşlarda, birebir yönlendirme olmaksızın keşfederek yazının büyülü evreniyle tanıştım.
K.A.: Yazın yaşamınıza ne zaman başladınız?
S.T.: Ortaokul yıllarımda günlük tutmaya başladım. Lisede sürdü bu alışkanlığım. Yazdıklarımı dergilerde paylaşmam 90’ların sonuna dayanıyor. 98 senesinde ilk şiirimi yayımladım.
K.A.: Seçim yapmanız gerekse yazarlığı mı, mesleğinizi mi tercih ederdiniz? Neden?
S.T.: Aslında radyo programcılığı ve edebiyat birbirine çok yakın alanlar. Radyo programlarımın metinlerini yazdığım zamanlarda kitaplara daha çok yaklaştığımı fark ettim. Sözcükleri ustalıkla bir araya getirdiğinizde dinleyici sizi daha çok sahipleniyor ve can kulağıyla dinliyor. İşletme bölümünü bitirdim ama bu alanda çalışmayı hiç düşünmedim.
K.A.: Kitaplarınızda siz var mısınız veya günlük yaşamınızdan karakterler var mı?
S.T.: Bir kitabın bütününde yazarın kişisel hayatından, deneyimlerinden izler olması kaçınılmaz bir durum. İnsan yaşarken neler görüyor değil mi? Bu gördüklerinin hikâyenin ya da şiir’in içine sızmaması olanaksız. En çok kendimden bahsettiğim Güneşli Bayır adını taşıyan ve yaşamımı sürdürdüğümü semti anlattığım anlatı kitabım.
K.A.: Öykülerinizde en sevdiğiniz karakter kim?
S.T.: Öykülerim arasında bu tür bir ayrım yapmam zor. Eğlenceli konularda yazmayı tercih eden bir yazar olmadığımdan olabilir bu.
K.A.: Yazarken nasıl bir ortam tercih edersiniz?
S.T.: Yazmak için ruhen hazır olmam yeterli. Toplu taşıma araçlarında çok fazla metin yazdığımı söyleyebilirim.
K.A.: Yeni bir kitap için fikrin oluşması ile kitabın ortaya çıkması arasında nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
S.T.: Şimdi oturup bir kitap yazayım demiyorum. Yaşarken zaten söyleyecek sözleriniz birikiyor. Bu birikimler sonucunda öyküler, şiirler ortaya çıkıyor. Onlar bir ruh bütünlüğü taşıyacak hale geldiğinde bir araya getiriyorum. Sonrası yayıncının işi.
K.A.: Öykülerinizi nasıl oluşturuyorsunuz? Önce her ayrıntıyı kafanızda oluşturuyor, bazı noktaları belirleyip sonra mı başlıyorsunuz yazmaya? Yoksa sadece yazmaya başlayıp devamını mı getiriyorsunuz?
S.T.: Bazen bir cümle geliyor ve o cümle sayfalarca sözcüğü yan yana getirmeme olanak veriyor. Bazen bir konuyu zihnimde günlerce dolaştırıp olgunlaşmasını bekliyorum. Karakteri, konuyu, yazmak istediğim tekniği düşünüyorum günlerce. Sonra en uygun anda ortaya çıkmasını bekliyorum.
K.A.: Siz aynı zamanda şiirde yazıyorsunuz. İki türü birden yazmak zor olmuyor mu?
S.T.: Türler arasında bir ayrım yapamıyorum. Doğru da gelmiyor bana bu durum. Çünkü edebiyat olanakları kullanma sanatı. Bazen şiirle çok çarpıcı bir konuyu anlatabilirken bazı konularıysa düz yazının yardımıyla ancak ortaya koyabiliyorum.
K.A.: Şiir yazarken nelerden ilham alırsınız?
S.T.: Yaşam tek başına buna olanak veriyor. Doğanın sesi benim en çok duymaya çalıştığım şey. Ve kokular, elbette yaşamı hafızayı diri tutuyor.
K.A.: En çok sevdiğiniz şiiriniz ve öykünüz?
S.T.: Bumerang isimli bir şiirim var. bir sonraki kitabımda olacak muhtemelen. İlla bir öykü adı vermem gerekiyorsa ‘Tanrı’nın Yalnız Kırları’nda yer alan ‘Beni Bir Kere Çevirir misin?’ olabilir bu öykü.
K.A.: Yeni kitap projeniz var mı? Hangi türde olacak?
S.T.: Bu yıl yerli sinemanın 100. Yılı. Bu kapsamda 50 civarında yazarın kişisel deneyimleri, anıları ile birlikte bir Türk filmini yazmasını istedim. Sonbaharda yayımlanacak olan bu karma kitap okurlara keyifli saatler geçirtecek umuyorum. Yine öykülerden oluşan bir kitabım da yakın gelecekte raflarda olacak.
K.A.: En büyük hayaliniz?
S.T.: Yazının imkân verdiği ölçüde çarpıcı öyküler ve şiirler yazmak. Yazdıklarımın uzun soluklu olması, birçok dile çevrilmesi…
K.A.: Kesinlikle okunmalı dediğiniz yazarlar ve kitaplar hangileridir?
S.T.: Yerli yazarlardan Ayfer Tunç’u çok özel bulurum. Bütün öyküleri ve son romanı Dünya Ağrısı’nı önerebilirim. Dino Buzatti’nin Tatar Çölü’nü tavsiye edebilirim takipçilerinize.
K.A.: Kitap Ağacı hakkında ne düşünüyorsunuz?
S.T.: Kitap Ağacı güzel bir oluşum. Trabzon ve Kırıkkale’deki okurlarla bir araya geldim. Özellikle Anadolu’daki küçük kentlerde yayılması ve oralarda kitap okuyan gençleri bir araya getirmesi çok mühim. Birçok şehrimizde ne yazık ki kitapçı bulmak mümkün değil. Bu anlamda belki kitapçıların açılması ve okur sayısının artmasına da olanak sağlar. Bir kitabı çok sayıda insanın aynı dönemde okuması, onun üzerine sohbet fırsatı yakalamak keyifli bir şey. Başarılar diliyorum.
Röportajı gerçekleştiren Tuğba Yiğit arkadaşımıza çok teşekkür ederiz.