Serkan Türk’ün dördüncü
öykü kitabı Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle
okurlarla buluştu. On iki öyküden oluşan kitap, Serkan Türk’ün öykü dünyasına
giriş için iyi bir seçim olur desek yanılmış olmayız sanırım.
Kitap,
Hitler Ve Yoldaki Üç Kişi öyküsüyle başlıyor. Birinci tekil anlatımla ilerleyen
öyküde, tren yolculuğu yapan bir karakteri dinliyoruz. Anlatıcının dikkatli bir
dinleyici tavrı dikkat çekiyor ilk olarak. Etrafında yaşanan olaylara ve
seslere karşı duyarlı bir anlatıcıyla karşı karşıya kalıyoruz. Fakat salt bir
dinleyici kimliğinden öte, sözgelimi dalgın ve biraz da takıntılı bir karakter
canlanıyor öykü ilerledikçe. Anlatıcının dalgınlığına ise sık sık yaptığı geri dönüşlerle
ve yer yer çocukluğuna dair yaşadıklarını anımsaması ile şahit oluyoruz öykü
boyunca. Bu noktadan sonra, Thomas Bernhard karakterlerine nazire yaparcasına
bir anlatıcı profili canlanıyor zihnimizde. İnsanlarla, değim yerindeyse kırık bir ilişki biçimi olan
bir anlatıcı şekilleniyor zihnimizde.
Hadi
Öldür Şunu Aslanım öyküsü ise bir radyo sunucusunun horoz dövüşünü anlattığı an
ile başlıyor. Bu öykü ile beraber bir önceki öykü ve daha sonraki öykülerdeki
benzer bir tematik yaklaşım dikkat çekiyor. Hadi Öldür Şunu Aslanım öyküsünde
tekrar birinci tekil anlatımla karşı karşıyayız. Fakat bu öyküde anlatıcı, radyo sunuculuğundan hayvan dövüşü sunmaya
nasıl geldiğini bir çırpıda söylemeyi tercih etmiyor. Belirli aralıklarla
hatırladıkları ve yaşadığı olayları anımsamalarıyla beraber okurun zihninde bir
süreci canlandırmaya çalışıyor. Anımsamaları ve kendi kendine yakınmaları ile karısıyla
boşanma durumuna geldiğini de öykü ilerledikçe anlıyoruz. Bir başka öykü, Krampon
Kazası öyküsünde ise yazar, bir önceki öykülerde oluşturduğu benzer özellikteki
karakterlerin daha somut bir halini almış karakterle karşılıyor bizi. Geçmiş
ile şimdi arasında gidip gelen anlatıcının bir yandan da gündelik hayatına
konuk oluyoruz. Öykü kendi içerisinde parçalara bölünüyor, ama yine de o
parçalarla bir bütüne doğru ilerliyor. Rüya ile gerçek arasında sıkışan
karakterin inişli çıkışlı ilerleyen hayatına yazar, Patrick Süskind’in Güvercin’
inine gönderme yaparak yapısal bir bütünlük peşinde koşuyor. Öyküye başlığını
veren Krampon Kazası olayı ise Oidipus kompleksi temeli barındıran bir
baba-oğul çatışması içerisinde anlatılıyor. Tabii bu noktada, baba oğul ilişkisini, anlatıcı tarafından,
yani oğul tarafından dinliyoruz.
Kitapta ilerledikçe
benzer çizgide ilerleyen öyküler dikkat çekiyor. Bunlardan ilk dikkatimizi
çeken de; kitaba adını veren Bak
Önümüzde Yeni Bir Mevsim öyküsü ile Kalbim Oyuncak Bir Gemi Senin Sularında
öyküsü oluyor. İlk öyküde ölen karısının ardından yalnız kalmış bir adam
anlatısı ile beraber öykü ilerliyor. Aynı zamanda karakterin gündelik yaşamı
içerisinde insanlarla olan ilişkilerine de ayrı bir perspektiften şahit
oluyoruz. Bir önceki bölümde bahsettiğimiz gibi, öykülerde yaşanan, ya da
yaşanmış bir olayı parçalara bölerek anlatmaya çalışan bir yazarla karşı
karşıyayız bu öyküde de. Karakterin, karısının ardından arta kalan yaşamındaki
gidişat, hayatındaki ayrıntıların betimlenmesiyle şekilleniyor. Karısından
kalan elbisesi ile kurduğu ilişki ise öyküdeki genel atmosferi oluşturan unsur
oluyor. Bir başka açıdan, o elbise ile
olan ilişkisinin hastalık derecesine vardığını düşünen karakter, elbiseyi eskiciye
vermekte buluyor çözümü. Kalbim Oyuncak Bir Gemi Senin Sularında öyküsü ile Bak
Önümüzde Yeni Bir Mevsim öyküsü tematik bir bağ kuruyor burada. Bu bağ, salt
ölüm temasından da öte, iki öykünün yaşanan bir ânda çarpışması oluyor. Bir
dipnot olarak da şunu eklemekte fayda var. Kitaptaki öykülerin büyük bir
çoğunluğu bir kasaba hayatı içinde geçiyor. Büyükşehir hayatının aksine öyküler
de birbirine yakın hayatlar arasında, birbirine yakın olaylarla anlatılıyor. Bu
çıkarımdan sonra bahsettiğimiz iki öykünün çarpışması da kaçınılmaz oluyor
haliyle. Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim öyküsündeki eskiciye verilen elbisenin
olduğu ân, Kalbim Oyuncak Bir Gemi Senin Sularında öyküsünde çıkıyor karşımıza.
Önceki öykünün aksine, Kalbim Oyuncak Bir Gemi Senin Sularında öyküsündeki ölüm
temasında ise karakterin iç çatışmasına şahit oluyoruz. Ayrıca öyküyü salt bir
katil öyküsü olarak da okumak mümkün. Bu öyküdeki karakter de, geçmişte kalan
ânlar ile yaşanılmış olaylardan arta kalan nesnelerle kurduğu bağ da dikkat
çeken bir ayrıntı oluyor.
Kitapla
ilgili bir başka öne çıkan konu; yalnız karakterlerin aksine öykülerin büyük
bir çoğunluğunun kalabalıklar içinde geçiyor olması. Gerek dağılmış, gerekse düzenli bir aile
hayatının geçtiği öykülere rastlıyoruz kitap boyunca. Bu bağlamda yukarıda
bahsettiğimiz Krampon Kazası öyküsü aslında bir dağılmış aile anlatısı örneği taşıyor.
Öte yandan Wannsee’nin Mavi Suları öyküsünde de annesi ile teyzesi arasındaki
telefon konuşmasından yola çıkarak bir aile portresi çiziyor anlatıcı bizlere.
Bir başka öykü, Ailenizden Biri Beklenmedik Bir Anda öyküsü ise aile içinde, kalabalık
bir ortamda geçen öykülerin en iyi örneğini sunuyor. Bu öyküde bütün bir aile
üyelerinin konuşmalarına şahit oluyoruz. Babanın gördüğü rüya ve o rüyanın
anlamında saklı olan ölüm imgesi üzerinden ilerliyor öykü. Buradaki tematik
unsur da ilk dikkat çeken durum oluyor. Öykülerin ortak bir izlekte buluştuğu
konu, ya da irdelendiği konu, ölüm oluyor. Ölmüş birinin ardından kurgulanan
bir öykü okurken, bir başka öyküde ölmek
üzere olan bir karakterin öyküsünü de okuyoruz, ya da ölümün her an
yaşanılabilir bir durum olduğunu anlatan öyküye de rastlıyoruz kitap boyunca.
Salt insan odağında ilerlemiyor tabii öyküler, sözgelimi ölmek üzere olan bir
horozla bile karşılaşabiliyoruz.
Bak
Önümüzde Yeni Bir Mevsim, acele etmeyen,
anlatacaklarını soluklanıp, yavaş yavaş anlatmaya niyetlenmiş bir yazarın
elinden çıkmış bir kitap. Her ne kadar kitap boyunca bir şeyleri anlatma
arzusuyla dolu karakterlerle karşılaşsak da kelimelerin yetersiz kaldığı
anlarda, susmasını bilen karakterlerin
olduğu bir öyküler toplamı bu kitap.
Furkan Pişgin-Şarki Dergisi 4.sayıda yer almıştır. 2017