hep kâğıtlarda kalan sözcüklerle ağladım
geçmiş, bir selvi ağacıydı o bahçelerde ölüleri gölgeleyen
babam bir çiçek şimdi, adsız bir ot
kokusunu çeker ciğerlerine annem ve bekler bulutların kararacağı,
sağanağın kopacağı kasım sabahlarını
dokunacağını sanır gelen yağmurlarla yeniden
babam bir güz ölüsü,
bu yüzden sevmem kasımı
dökülen yapraklarını ağaçların
böylece de büyürmüş insan
giden birinin ardından su yerine
toprak dökerek, ben bir şeyimi kaybettim
diğerlerine benzemeyen bir şeyimi
yaz ölüleri diyorum hayattan geçip gidenlere
sırtıma alamadığım için acılarını içimde taşıyorum.
büyümek bir ağrıymış,
ansızın yalnızlık çalacak bileklerimde diş izlerin,
rüzgâr sesini silmiş, camdan bakıyorum şimdi
çocukluğumun saatlerine.
elimde yazılmış kırk beş mektubu el yazısıyla
selam eder gözlerinden öperim.
Serkan Türk