2 Mart 2012 Cuma

Farklı bir boyuttan bakışın adı: “Uzak Yaz”

Kış mevsimi geldi de geçiyor. Doğrusu, sadece üşüdüğümde anlıyorum bu güzel ve sakin mevsimin içinde olduğumuzu. Bir de içimde, adı belli bir sızının sesi yükseldiğinde.
Ne dersen de, neyi savunursan savun, zamana hakim değilsin işte, diyor. Zaman sana hakim. En küçük, en zahmetsiz isteğini bile gönlünce gerçekleştiremiyorsun…
Diyor da diyor... Kitaplarla, uzun boylu baş başa kalabilmek isteğinden bahsediyor boyuna. Kışın bu fırsatı bulamazsak, daha ne zaman buluruz? Hangi mevsimde?
***
Trabzonlu genç yazarlarımızdan Serkan Türk’ün “Uzak Yaz” adlı öykü kitabını, aylar öncesinden okumuştum. O günlerde, kitapla ilgili yazmaya da niyetlenmiştim. Fakat ardı gelmez sorumluluk ve zorunluluklar yüzünden, taa bugüne erteledim yazıyı.
Kendime ceza, yo aslında ödül, olsun diye, bu aralar bir kere daha okudum kitabı. İyi de oldu; kitap hakkındaki görüşlerimi tazelemiş oldum.
Bazı kitaplar, yazılar vardır. Söylenecekler yazar tarafından dile getirildiği için size fazla bir şey düşmez. Söylenenlere ekleyecekleriniz, bir şeylerin ahengini bozmak anlamına gelebilir. O tür bir kaygıdan dolayı da susarsınız.
Her şey, o kadarıyla da sınırlı değildir. Yazarın duyarlılıklarını keşfedip, işaret ettiği ayrıntılarda gezinerek de sizinkileri çoğaltabilmeniz mümkün. Kafanızda oluşan birtakım sorulara yanıt bulmanızı da sağlar uzayıp giden satırlar.
Hatta içinizde hapsolup kalmış sözcüklerinizi, dilinizin ucundakileri harekete geçirir. İçinizde nicedir adlandırılamamış duygu ve düşünce karmaşasına, sonunda bir ad koymanıza da katkıda bulunur. Kitap okumanızdaki asıl amacı unutturmayıp duyumsatır size.
Uzak Yaz, işte o incelikli kitaplardan biri. İçsel, şiirsel bir anlatım söz konusu her öyküde. Ele aldığı konulardan, ya da satır arkası cümlelerinden yola çıkarak, faklı bir boyutta yaşadığını sezinlediğiniz yazarın dünyasında gezinirken, sonsuz bir keyif duyuyorsunuz.
Sizi götürdüğü yerler, öyküleme yetisi mi ön planda? Tanıştırdığı yeni insanlar ya da onların ekonomik, sosyal ya da kültürel şartları mı? Hayır! Daha çok da anlatımdaki şiirsellik ve akıcılık çekiyor ilginizi. Şairlere taş çıkartırcasına sıralanan o çarpıcı imgeler.
Bir öykücü için iyiye mi, yoksa kötüye mi işarettir bütün bunlar, varın siz karar verin.
***
Kül Sanat yayınlarından çıkan Uzak Yaz’daki öykülerin salt adları bile ilginizi çekmeye yetiyor:
iki yüzlü arzuhalci, iyimser diyaliz merkezi, bendeki ömür ikimize yetse, yel değirmeni ve vişne ağacı, öldüğümde ağlamadım, ah biriktiren kumbaradır kalbim, çizgili ölüm, uzak yaz, mahallenin en mutlu ağacısın, ilkel ağrı…
Bu ilginç başlıkların ardındaki satırlarsa kesinlikle yanıltmıyor sizi. Başlığın gölgesinde kalmayıp, aynı güzellikte devam ediyor. Türü belirlenmiş bir kitabın adını, okuma esnasında yeniden koyuyorsunuz. Deneysel metin, öykü ya da şiir.
Serkan’ın kitabına sadece öykü demek, eksik bir adlandırma gibi geldi bana. Şu üç türden birine,“deneme”ye daha yakın buldum kitabı. Biliyorum, rast gele seçtiğim şu satırlardan –ki her satırı, her paragrafı buna benzer güzellikte- yola çıkarak, şiire daha yakın bulacaksınız.
“…göğsümde bir ağrı. unutmak istemiyorum seni. bir kez seslenseydin arkamdan, sokağa çıkarken, ‘bir kağıt helva da bana getir,’ deseydin. gözlerin hep ıslak bulut. yetseydi bendeki ömür ikimize. gün ağarırken yeniden, üzerimden geçmiş kaç mevsim?”
“…aynı coğrafyada yaşayan bir azınlık gibi duruyorduk yan yana.” ”…tek celsede yitirsen de incelikleri ayağa kalkmak ve yaşama tutunmak geçer içinden.”
***
Bu kez, siz kitapseverler için sevgili Serkan Türk’ün “Uzak Yaz” adlı kitabını ele almaya çalıştım. Keşke, herkes, hepimiz için ekmek kadar, su kadar önemli ihtiyaç olsa kitaplar. Peş peşe kitaplar bitiremediğimiz günleri, boşa geçmiş saysak. Ve o kaygıyla, kitaplara sarılsak.
Ömrümüzün sadece küçük bir bölümünü okumaya ayırabilsek. Kuşkusuz, kendimizden başlayarak, başka insanları da sevip önemsediğimizin en belirgin göstergesi olur bu.
FATMA BABUŞÇU
TAKA GAZETESİ 2007

Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG

Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...