Ümit Ilgın Yiğit - Camların altı bulut üstü rüzgâr
Serkan Türk’ün Rüzgârlı Camlarından bakarken sadece kendinizin değil, yaşadığınız dünyanın da yalnız olmadığını görüyorsunuz. Bir ev düşünün: bir sürü camı var, bütün camlar aynı ama her biri başka bir dünyaya başka bir âleme götürüyor sizi. Öykünün özü bu değilse nedir? Hep içinde yaşayabildiğim, kendimi eğrelti hissetmediğim öyküleri sevdim. Anlatılan mekân, coğrafya neresi olursa olsun, aitlik duygusu içime siniyorsa –birde çok uzun değilse- öyküyle bütünleşmekten dahası öykünün kahramanlarıyla özdeşleşmekten daha zevkli ne olabilir?
Serkan Türk’ün Rüzgârlı Camlarından bakarken sadece kendinizin değil, yaşadığınız dünyanın da yalnız olmadığını görüyorsunuz. Bir ev düşünün: bir sürü camı var, bütün camlar aynı ama her biri başka bir dünyaya başka bir âleme götürüyor sizi. Öykünün özü bu değilse nedir? Hep içinde yaşayabildiğim, kendimi eğrelti hissetmediğim öyküleri sevdim. Anlatılan mekân, coğrafya neresi olursa olsun, aitlik duygusu içime siniyorsa –birde çok uzun değilse- öyküyle bütünleşmekten dahası öykünün kahramanlarıyla özdeşleşmekten daha zevkli ne olabilir?
Rüzgârlı Camlar yalnızlığı birebir öykülerin içerisindeki kalabalık öykü kişilerinin arasında size hissettiriyor. Rüzgârların, camların önüne topladığı bulutlarda cabası! Serkan Türk, Uzak Yaz kitabından sonra Rüzgârlı Camlar isimli kitabıyla, öyküde sadece üslûbuyla değil duygusuyla da yarın için parlak bir öykücülük çiziyor. Ne mutlu bana, öyküleriyle düşlerimi tazeliyor kendisiyle öykü tadında bir dostluk yaşıyorum.
İlknur Papuşçu : Çoğumuz yaşantımızda sakladığımız ve içimizde tuttuğumuz yalnızlıkları yazar ulu orta sermiş ve didik didik etmiş. Bize sıradan gelen hayatların içinde kendi yalnızlığımızdan başka yalnızlıklara seslenmiş. Başka insanların hikâyelerinde bizi bizle buluşturmuş ve üstünden geçtiğimiz görmek istemediğimiz ne çok şey var dedirtiyor bize. Bu yüzden okurken yazarın dünyasına çok çabuk girebiliyoruz. Fakat çok kolay girdiğimiz bu dünyadan o kadar kolay sıyrılamıyorsunuz. Ben içinde kayboldum diyebilirim kitabın. Bazı hikâyelerde sadece durum üzerine düşündürüp özellikle bir son seçmemiş. Sıradan hayatların ustaca yazılmış hikâyeleri ve en çokta melankoli. Çok lirik, çok şiirsel bir anlatım… Altını çizmek istediğiniz bir ok cümle mevcut.