Burcu Yalkın: Serkan Türk Rüzgârlı Camlar öykü kitabı şiirsel dilin güzelliğinden kopmadan sayfaları duygu sularında yıkamayı başarmış. Şiir sever birisi olarak dilin acı yanının öykü ile karmasını hüzün helvasına benzetiyorum. Kenarları yedikçe acımsı tat şekerle karışır. Öyküleri okurken şunu fark ettim. Cinsiyet ayrımı yapmadan insanı anlatmak bir anlamda kendini aşmaktır. Çünkü kalıpları kırmanın en zor yanı salt insanı düşünce boylamına yerleştirebilmektir. Bu anlamda zorlandım diyebilirim. Bunca yıl hep öykü kahramanlarını bayan erkek diye kalıba sokmuşum. Kitap soluyorsun isimli bir şiirle başlıyor ki seni daha ilk sayfada allak bullak etmeye yetiyor. Yüzeyselliklere ve eksik kalan yanlarımıza korkusuzca bakabilmeyi sağlayan derin bir yolculuk. Okuyucu olarak alışkanlık sarı fosforlu kalemimle bana yakın gelen kısımları hep çizerim. Bunlardan bazılarını paylaşmak istiyorum.
”Sesi üşür teşekkür ederken”
“Onlarca kişi arasında yalnız kaldı babamın yüzü”
“İki fırça darbesiyle gelen ıssızlık… Hepsi o.”
“Herkesin bir yerden bir yere yetişmek için acele ile hareket ettiği bir dünyada ben sessizlik büyütüyordum”
“Güzeller ve çirkinler yan yana yaşamıyordu bu dünyada.”
“Gözlerim, yorgun bir bulut. Ağlasam, yağsam, sesime üşüşür bütün ölü kuşlar.”
“Yağmur bastı içimi, ıslandım.”
“Gün, yağmurun göğsünden sızmasına aldırış etmeyip, geçip gitti.”
“Çözüldü çöl’ümün sırrı. Güneşe günlerce sırtını dönmüş bir kertenkele gibi birden ani bir hareketle saklandım bir taşın altına.”
“Defterim ölü çiçek mezarlığı.”
“İnsan insanın avcısı…”
“Söylemediklerimi kazıyorum içime.”
“İnsan bedeni eskidikçe başkaları ile uçurumumuz büyüyor.”
“Nerede olursan ol yaşadığın şeyin kendine dokunmak olduğunu biliyorsun.”
“Yağmur suları içimde koca bir çukur oluşturmuştu bile.”
“Ağlamışım ve kayıp düşmüş yaşlarım gittiğiniz günün üstüne.”
Beni en çok etkileyen öyküleri;
*Sanki Yarın Issızlık
*Tontirik’in Hayaleti
*Sesime Üşüşür Ölü Kuşlar
*İki Kısa Gece
*Golgotha
*Bulut Düşkünü
Yaşamın içinde var olan gizli bahçelere girip her birine pay biçtiğiniz çiçeklerden toplamak istiyorsanız Rüzgârlı Camlar kitabını okumanızı tavsiye ederim. Hızlıca tüketilen her olguya karşı öykülerle soluklanmak dileğiyle…
”Sesi üşür teşekkür ederken”
“Onlarca kişi arasında yalnız kaldı babamın yüzü”
“İki fırça darbesiyle gelen ıssızlık… Hepsi o.”
“Herkesin bir yerden bir yere yetişmek için acele ile hareket ettiği bir dünyada ben sessizlik büyütüyordum”
“Güzeller ve çirkinler yan yana yaşamıyordu bu dünyada.”
“Gözlerim, yorgun bir bulut. Ağlasam, yağsam, sesime üşüşür bütün ölü kuşlar.”
“Yağmur bastı içimi, ıslandım.”
“Gün, yağmurun göğsünden sızmasına aldırış etmeyip, geçip gitti.”
“Çözüldü çöl’ümün sırrı. Güneşe günlerce sırtını dönmüş bir kertenkele gibi birden ani bir hareketle saklandım bir taşın altına.”
“Defterim ölü çiçek mezarlığı.”
“İnsan insanın avcısı…”
“Söylemediklerimi kazıyorum içime.”
“İnsan bedeni eskidikçe başkaları ile uçurumumuz büyüyor.”
“Nerede olursan ol yaşadığın şeyin kendine dokunmak olduğunu biliyorsun.”
“Yağmur suları içimde koca bir çukur oluşturmuştu bile.”
“Ağlamışım ve kayıp düşmüş yaşlarım gittiğiniz günün üstüne.”
Beni en çok etkileyen öyküleri;
*Sanki Yarın Issızlık
*Tontirik’in Hayaleti
*Sesime Üşüşür Ölü Kuşlar
*İki Kısa Gece
*Golgotha
*Bulut Düşkünü
Yaşamın içinde var olan gizli bahçelere girip her birine pay biçtiğiniz çiçeklerden toplamak istiyorsanız Rüzgârlı Camlar kitabını okumanızı tavsiye ederim. Hızlıca tüketilen her olguya karşı öykülerle soluklanmak dileğiyle…