26 Temmuz 2009 Pazar

Her şeyi hatırlıyor kuşlar

Her şeyi hatırlıyor kuşlar

Serkan Türk

Vakitsiz zamanlarda da çekmecelerini karıştırır insan. Birden düne ait yaşanmış ne varsa görmek ister. Bazen bir sinema biletiyle yaşar hayal kırıklığını. Bazense küçük bir hediye paketi gülümsetir, alır geçmiş günlerin sıkıntılarını. Bugün nedense kışlık kıyafetlerimi koyduğum dolabın kapağını açtım. Sıcacık günlerin içinde nedense kalın kazaklarımı, oduncu gömleklerimi, montumu ve diğer kışlıklarımı özlediğimi sandım. Oysa bu tür bir özlem değildi beni dolabın kapağına kadar getiren gerçek. Orada duruyordu, askıların birinde o yağmurluk. En son giyildiği zamanı getiriyorum gözlerimin önüne. Yüzler silik, ama olayları çok net hatırlayabiliyorum. Kime anlatıyorum bu olayı şimdi? Sen, o ve diğerleri ne kadar anlayacak benim bir yağmurluğu bu yüzden sevdiğimi.

Bir çocuğu sever gibi dokunuyorum üstelik kumaşına. Sanki yağmur az önce yağmış gibi ıslaklık hissediyorum. Parmaklarım geziniyor bildik bir tene dokunur gibi. Bir cebine elimi sokuyorum yağmurluğun. Elin elimde geçiyoruz o köprüyü.

Hava serindi o akşam. Yağmur yağmayacaktı biliyordum. Her ihtimale karşı yanımda duruyordu o yağmurluk. Sonra sen üşüdüğünü hissetmiş olmalısın elimden uzanıp aldın yağmurluğu. Bana daha yakın olmak için bir çeşit hareketti tavrın.

“Bütün akşam senin dikkatini çekmeye çalıştım” dedin.

Ben yine başka insanlarla senden daha çok ilgileniyor olmalıydım o günde. Her zaman giydiğin bir kıyafetmiş gibi üzerinde gayet güzel durdu. Birini hayatına alırken onun gömleklerini, kazaklarını hatta çoraplarını da giyebileceğin bir zaman gelebileceğini hesap etmiyor insan. Uzun ilişkilerde bu olasılık daha çoğalıyor.
Yol boyu yürüyoruz birlikte. Sonra limon çiçeklerinin önünden geçerken sadece küçük bir dal parçası kırıp kitabımın arasına özenle koyuyorum. O an söylüyorum galiba ‘defterim ölü çiçek mezarlığı’. Sen bu sözümü çiçekleri sevdiğime yoruyor olmalısın. Birkaç dakika sonra beyaz bir gül (kurumak üzere) elime uzatılıyor tarafından.

Yıllar önce yıkılan binaların enkazları arasında güzel kokan bitkiler büyürdü ve oradan geçerken koparıp koklardım birkaçını. O günlerde yanımda olan insan yüzlerini unuttum. Bugünse senin yüzün fotoğraflardaki gibi silik duruyor hafızamda. Hatırlamaya çalıştıkça çok uzak bir görüntü beliriyor zihnimde.
Sözcükleri hatırlıyorum. İlerideki hayatımızdan bahsedip duruyorsun birlikte geçirdiğimiz o zaman diliminde. Ben o günlerde de sonraki yılları düşünemiyorum. Yarın çok uzakmış gibi sisli geliyor, gülümsüyorum tüm sözlerine.

Gelecekse hep bana uzak ülkeler gibi gelir. Biletsiz pasaportsuz gidilemez bir yer. Ne biletim, ne pasaportum var o zamanlar için. Tavanda birkaç yıldız parıldıyor. Işığı söndürdük demek ki. Baharın başlangıcında gördüğümüz o uzun soluklu yıldız kaymasından sonra, bir yerlerde sabit tutulduğunu umuyorum ikimizin yıldızının. Oysa birkaç gece sonra ben gökyüzüne bakarken sen kayıp gidecektin uzak kıtalara. Şimdi bütün bunları düşünürken eline bir kez daha dokunamayacağımı biliyor olmak içimi sızlatıyor. Eksik bir şey var hayatımda bütün akşamlarıma sarkan.

Geçmiş yıllarda okuduğum ve eşyalara daha başka gözle bakmamı sağlayan Haşmet Babaoğlu’nun kulak temizleme çubukları üzerine kaleme aldığı bir hikâyesini anımsıyorum. Hemen hemen şöyleydi hikâye. Eski iki sevgili aylar sonra bir araya gelir. Kadın bir ara banyoya girer. Aynanın yanında birlikte aldıkları kulak temizle çubukları duruyordur. Sayıları çok az azalmıştır. İçinde garip hisler oluşturur kadının, eski sevgilisinin ilişkileri bittiği halde yerine kimseyi koyamadığını düşünür ve garip bir mutluluk duyar.
Salonun ortasında durmuş elimdeki yağmurluğa bakıyorum. İlk karşılaştığımız günden sonra askısına asıp bir daha giyinmediğim o yağmurluğa dokunuyorum geçmişimize dokunur gibi usul usul. Sinema biletleri, yemek fişleri, alınmış bir hediye paketinin kutusu yerli yerinde. Kim söyleyebilir ayrılık yakınlarda bir yerde pusuda bekliyor sevenleri?

Vakitsiz zamanlarda da geçmişini didikler insan. Dolabın kapağını üstüne atıp pencereye doğru yöneliyorum. Evin dışında güllük güneşlik bir hava… Kumruların ilerideki çalılıktan havalandığını hayal ediyorum. Şiirlerimden bir mısra fısıldıyorum ağaçlara doğru. ‘ her şeyi hatırlıyor kuşlar’.

Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG

Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...