hep kâğıtlarda kalan sözcüklerle ağladım
geçmiş, bir selvi ağacıydı o bahçelerde ölüleri gölgeleyen
babam bir çiçek şimdi, adsız bir ot
kokusunu çeker ciğerlerine annem ve bekler bulutların kararacağı,
sağanağın kopacağı kasım sabahlarını
dokunacağını sanır gelen yağmurlarla yeniden
babam bir güz ölüsü,
bu yüzden sevmem kasımı
dökülen yapraklarını ağaçların
böylece de büyürmüş insan
giden birinin ardından su yerine
toprak dökerek, ben bir şeyimi kaybettim
diğerlerine benzemeyen bir şeyimi
yaz ölüleri diyorum hayattan geçip gidenlere
sırtıma alamadığım için acılarını içimde taşıyorum.
büyümek bir ağrıymış,
ansızın yalnızlık çalacak bileklerimde diş izlerin,
rüzgâr sesini silmiş, camdan bakıyorum şimdi
çocukluğumun saatlerine.
elimde yazılmış kırk beş mektubu el yazısıyla
selam eder gözlerinden öperim.
Serkan Türk
Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG
Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...
-
Serkan Türk iki kitabının yeni baskılarıyla son günlerde adından çokça söz ettiriyor. Rüzgârlı Camlar ve Tanrı’nın Yalnız Kırları , yeni b...
-
Öğretmenlik sıfatımı takındığımda en çok korktuğum şeylerden biri de edebiyattaki istisnalardır. Öyle ki bir anda öğrencinin gözünde yeter...