31 Aralık 2007 Pazartesi

Rüyalarım Olmasa

Rüyalarım Olmasa

“kendimi de koysam ayağımın altına yine de yetişemiyorum ey aşk, omzunun hizasına.”
Ibrahim tenekeci

"seni görmem imkansız rüyâlarım olmasa" bu şarkıyı ilk dinleyip aklımda tuttuğum zamanların çok önce olduğunun ayrımındayım, fakat her seferinde aynı şarkıyı karşıma çıkaran yaşam biraz hepimize haksızlık mı yapıyor? insanın sadece rüyâlarında görebilecek olması sevdiklerini nasıl kötü bir durumdur bilirsiniz. istediğiniz anda arayıp seslerini duyma şansını çoktan yitirmişsinizdir. “hep söyleyecek şeylerimiz olduğundan daha çok üzülüyoruz” diyordu bir dostum. haklı değil miydi düşüncesinde?

ömür dediğimiz şey nasıl değiştiriyor bizi. şöyle bir düşünün bakalım birilerinin gözüne girmek için biraz farklı görünmek için çabalarınız oldu mu? hatırladığım ilk değişim hareketimi 3. sınıfa giderken yapmışım.-harf devrimim sonrasında. -arka sırada oturan şimdi adını hatırlayamadığım bir kız çocuğu içimi bulandırmış, yazılarımı küçücük okunamayacak hale sokmuştum. kargacık burgacık kelimeleri nasıl okuyordum inanın bilmiyorum ama bildiğim yazıyı yazarken zorlandığımdı. ne zaman daha okunaklı yazmaya başladım inanın hatırlamıyorum. gözüne girmiş miydim yazımı değiştirerek diye soracak olursanız sanmam. başka bir anısı yok. o okulda kısa süreli kalmamın etkisini hesaplamalı. o okul senin, bu okul senin yerimi değiştirdi durdular. kök salamadım hiçbir yere. sevecek kadar zamanım olmadı kimseyi. kolay sevmediğimden değil bu durum. bir çeşit kalkan oluşturmuşum o dönem kendime. şimdi yüzünü bile hatırlamıyorum o küçük kızın.

hayatının sonuna kadar yalnız kalan insanları düşünüyorum. gazete haberlerine konu olan sonlarını sonra. ne çeşit bir haksızlık yapmış olabilirlerdi ömürlerinde. bir çeşit cezaymış yaşanılan günler. odaları soğuyacak yavaş yavaş. kapı önünden geçen seslerden umutlanacak bir nebze olsun. rahatlatacaklar içlerini. eski bir komşu çocuğu, uzak bir akrabaya düşkün olacak belki. kitaplıktaki romanlar tozlanacak, fotoğraflardaki yüzler hep aynı kalacak. bunların arasında değişen bir sen kalacaksın.

geçtiğimiz bir kaç zor günün ardından bu sahah güneşle uyandım. yatağımın üzerine başka doğmuştu bu kez. perdeyi aralayıp içeri girmişti sabah rüzgârının yerine. kalktım ve güne karıştım. cumartesileri son dönemde en yoğun günüm oldu. eskiden bu günü boşaltır evde geçirmeye çalışırdım. zaten yeterince dışarıda vakit geçiriyordum. cumartesileri benim olmalıydı. selim ileri'nin cumartesi yalnızlığı'nı anımsadım birden. oradaki gibi, hep bekleyen kişiyi yaşıyordum. kaçmak, bir şeyleri göze almak yaş ilerledikçe ne kadar zorlaşıyor.'alıp başımı gideceğim' diyemiyorsunuz.

bazen düzelmesi gereken şeyler için durup beklemek yerine, devam etmek gerekiyor. devam etmeli değil mi? bulutlara bakıyorum. pencere kenarlarındaki sardunyalara. kokularını almaya çalışıyorum yaprakların. hayatın tüm zorluğuna rağmen mutlu kılıyor bu sade görüntü. "seni görmek imkansız rüyâlarım olmasa" şarkısını kasetlere okuduğum zamanlardan çok uzakta, giderek yaş alırken, eskirken, biliyorum doğruluğunu bu şarkının.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bazende yola devam etmek yerine Hiç bir yere varmak istemeyen yolcu gibi yol ortasında inmek istiyorsun.Mutlu olmak için Yüreğinin götürdüğü yere git diyordu susanna Tamaro ama bazen yüreğiniz sizi hiç bir yere götürmek istemez...(içinden hiç bir şey yapmak gelmez :))

Ömer Kaya yazdı: ÇIKIŞI ARAYANLAR İÇİN BİR ROMAN: AUSGANG

Romanın Konusu: Alışılmış düzende olaya yaslanan, kolay özetlenebilir pek çok metin okumuşuzdur. Bu minvalde çoğu metin, toplumsal bir mesel...